Bu Blogda Ara

28 Kasım 2012 Çarşamba


Polyana nın amk!














 aynı ben!

Şiddete HAYIR !!!




Şiddet sadece fiziksel mi olur?. Her gün gördüğünüz surat asmalar, aşağılayıcı sözler, hakaretler, bağırmalar, bir şey fırlatmalar, başkalarının yanında küçük düşürülmeler, nezaketten uzak olmalar, karşısındaki insanın sözlerini duymazlıktan gelmeler, şiddet değil midir?..
Bunlar psikolojik şiddet-baskı değil midir?..





LOVE is....Ⓔ ---- ⓘ ‏




LOVE is.... --> Ⓔ ---- ⓘ ‏



























ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ ?

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine ...dönüp "insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?" diye sormuş. Öğrencilerden biri "çünkü sükûnetimizi kaybederiz" deyince ermiş "ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istedi
klerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? " diye tekrar sormuş.


Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: "İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir."
"Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesa
fe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir."
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: " Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.

Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz."












YAPTIĞIM HANGİ DOĞRUNUN BEDELİNİ ÖDÜYORUM , BİLMİYORUM AMA...
BİLDİĞİM TEK BİR ŞEY VAR ...
YOLU DOĞRU OLANIN YÜKÜ DE AĞIR OLUYORMUŞ DEMEK Kİ!!!!











!

26 Kasım 2012 Pazartesi







Ahenk!

“Mutluluk ve huzuru tek kelimede özetleyecek olsam; vereceğim cevap, şüphesiz “Ahenk!” olur!” Hayat, içinde ahenk ve ritim olduğunda yaşanılabilir bir hayat oluyor çünkü… Meşhur bir hatibe, “Bir saatlik bir konuşma için ne kadar hazırlık yaparsınız?” demişler. “Üç saat!” cevabını vermiş. Beş dakikalık bir konuşma için ne kadar hazırlık gerektiğini sorduklarında ise, “Üç gün!” cevabını vermiş. Cümleler kısaldıkça, üzerinde düşünülmesi gereken süre de artıyor.Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıttı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile… Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz. Bu dengeyi ve ahengi kaybettiğimizde ise kara bulutlar etrafımızı sarıyor.
Sevg
i ile nefret, bireysellik ve toplumsallık, gerçek ile hayal, bağımlılık ve hürriyet, korku ile ümit, neşe ve elem, tevazu ile gurur insan ruhunun diğer karşılıklı çizgileri. Eğer insan bu çizgilerden birinde takılıp kalıyorsa o zaman ortaya psikolojik sorunlar çıkıyor. Daima hayâl dünyasında yaşayan, toplum içine hiç çıkmayıp hep yalnız kalmak isteyen, tüm insanlardan nefret eden, bir başkası olmadan iş yapamayan kişiler genelde sarkacın bir ucunda takılıp kalan kişiler aslında… Psikologların ve psikolojik danışmanların yaptıkları da insanın bozulan ahengini kurmasında ona yardımcı olmak.
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile dinleyenlere güzel bir melodi sunabilmek hayat… Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, sunduğumuz melodilerle geride "baki kalacak hoş bir sada" bırakabilmek önemli olan…
Ahenginiz daim olsun!




21 Kasım 2012 Çarşamba


1- Ufak şeyleri dert etmeyin.
2- Erkenden kalkmaya alışın.
3- Hayatı olduğu gibi kabul edin.
4- Tenkit etme isteğinizi bastırın.
5- Bırakın ara sıra canınız sıkılsın.
6- Rastgele iyilikler yapmaya çalışın.
7- Başkalarını suçlamayı artık bırakın.
8- Herşeye hâkim olmaya çalışmayın.
9- Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun.
10-İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin.

11-Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun
12-Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın
13-Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık içn harcayn
14-Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası haline getirin. 
15-Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun.

16-Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat adil değildir...!






hee bide
17-Sevdiklerinize tüm içtenliğinizle sarılın







Hani Bazen öyle belki''ler yaratıyorsun ki kendine; kesinleşse dahi belki diyorsun. Çünkü; ''ihtimalini'' gerçeğinden çok seviyorsun!




   
ღ♥♬     ღ♥♬       ღ♥♬      ღ♥♬      ღ♥♬      ღ♥♬                                 











İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın
Seni tüm zaaflarınla hatalarınla kabul eden
Tüm korkularınla bilen
Hesapsızca ve sorgusuz
Şartsız ve koşulsuz
...Bencilce olmayan

"Benim" den önce senin olan
Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta
Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta
Sonuçta değil süreçte iyi gelen
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Düşüncesi bile gülümseten
Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden
Keder değil yaşama sevinci veren
Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran
İyileştiren iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.
Beklentileriyle yormayan fazla soru sormayan
Yanında sen gibi sen olduğun
Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun
Hiçbir hesap yapmadığın yapamadığın
İyi gelen iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Seni kalıplar içine sıkıştırmayan
Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran
En beceriksiz taraflarını
Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp Seni sevmeye daha da sarılan
İyileştiren iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.

Sevgiyle ve Aşkla..









20 Kasım 2012 Salı



varlığım parmağana yüzük olmadıysa yokluğum gtüne pandik olsun hadi öptüm bye ;-)




17 Kasım 2012 Cumartesi

15 Kasım 2012 Perşembe



sabah kahvesiz olur mu....? ya nefes?









‎" Kaderde Sevmek Var Ama
Kavuşmak Yok İse Şayet
Olsun !
Vuslata Aşık Gönül
Susmayada Razı ..."

Hz. Mevlana







offff amaaaan boşverdim herşeyi, nasıl olsa bir gün benim bedenim de toprak olacak....

herşey Bir Vesile Değilmidir ki

Mevlâ'dan Gelen ve Mevlâ'ya Götüren. . . ?



yemin ediyorum 
daha fazla sevdim, 
daha fazla saygı duydum, 
daha çok şefkat gösterdim, 
daha sabırlı olmayı öğrendim.... 
ne mi değişti???


--HIÇ BIR BOK!!!!! 




diye diye sevmeye devam... 
ta ki kalbimin sesi, 
nabzımın atışı
ve nefesim ............kesilene kadar... !







ölünce bitermi ki sevmek??


14 Kasım 2012 Çarşamba



Al Feysbokunu al tiviterini götüne sok demek istediğim insanlar var! 










keşke eski zamanda yaşasaydık. cep telefonların, internetlerin, gece cluplerin olmadığı bir zamanda. A$K ın tek anlamı üç harften oluşan bir kelime olmadığı zamanlarda......
yaşasaydık.

hiç bir şeyin değeri kalmadı laa... 
durdurun dünyayı inecek var!

13 Kasım 2012 Salı


Sevgili anonim okuyucular
ım,

Herkesin dileğidir, bolluk ve bereket içinde, rahat yaşayabilmek. Bunun da bir enerji olduğunu ve bu enerjiyi de kendimize çekmenin yolları olduğunu biliyor muyuz ? Hayatınızda her şey ters mi gidiyor. Bir kısır döngü içer
isinde misiniz ? Ya da şimdikinden daha iyi, daha başarılı, daha mutlu mu olmak istiyorsunuz?. Evrendeki herkese yetecek kadar bolluk bereket var. Yeter ki biz çekmesini bilelim. İçimizde ona yer açalım. Okyanustan herkes kendi kabının büyüklü oranında su çekebilir. Daha iyi yaşamayı arzu ediyorsanız istediğiniz hedefe ulaşmak için evreni ayağa kaldırmaktan çekinmeyiniz. Sonuçta biz buraya yaşamaya ve her şeyi deneyimlemeye geldik. Muradınız size zaten verilmiş olmasa onu istemek aklınıza bile gelmezdi. Rabbim gerçekleştirmeyeceği birşeyin hayalini kurdurtmaz....
pozitif olun pozitif size geri dönsün. 
Ne ekersen onu biçersin, 
aklıma gelen başıma geldi, 
100 kere söylersen olurmuş 
ve sayamıyacagım kadar onca sözleri aklınıza getirin, hepsi ayni sırrı anlatmaya çalışıyor.

sevgiyle kalın





Bir kadının dudaklarında değildir aşk. Bedeninde hiç değildir.
Aşk, kadının göz kapakların dadır. Kadın, göz kapaklarında saklar o adamı.
Ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen. Sımsıkı yumar gözlerini. Adam hep orda kalır. Kadın, asla bırakmaz adamı. Kadın, asla vazgeçmez ondan..


Erkeklerinse aşkını ilan edişi: "Lan seviyoz işte daha napalım" :)


11 Kasım 2012 Pazar

Yalnızlık koskoca bir alfabeyi öğrenip susmak gibi bir şey..




Şimdi ne çok yoksun
tamda var olma zamanıyken










...Yalnızlığın yalnızlığımla kafiyeliydi..

alt alta yazsak şiir olurdu,

yan yana yazsak öykü olurdu..

hiç yazmadık aşk oldu..



Kimsenin kalbi kırılmasın diye uğraştığında en çok kendini kırıyor insan ve dönüp baktığında aslında kendinden başkası yok etrafında... 



İnsan yalnız doğar ve yalnız yaşar, yalnızlık öğrenilecek bir şey değil ama öğretilen bir şey di...


düş(le)sene - hay(al)kırma!



NE kısa bir yolculuk çocukluk, gerçek masal dünyası.. Büyüdüğünde tadı akide şekerinde KALAN. Kalan boşlukları asla dolduramadığın, en saf bakire düşüncelerin olduğu.. sessiz iç çekişlerle geçirdiğin zaman. Ne kadar ben olabildim..? İçimdeki bene özlemim olmasın, büyümenin götürüleri..?






Gözlerdeki yaş incilerinden yapılan salıncaksa... 
---> s/üzülüyor gözyaşlarım..
büyümedim BÜYÜTTÜLER..! En amansız acılar, büyüklerin yaptığı BÜYÜMEDE.. İnsanın tek sığındığı içindeki çocuk değil mi..? Çocuk kalmak istiyorum, DÜNYAYI ZALiMCE YÖNETEN BÜYÜKLERE inat! Elimde ANNEMİN bir türlü alamadığı HAYALLERİM..





Küçükken nasıldı?''diye sordu anneme; 
"küçükken yaramazdı" dedi annem.
tebessüm etti..
doğru mu? dedi gözlerime bakarak...
"Doğru" dedim


ve aynen tekrarladım annemin sözlerini;

"Küçükken yaram azdı"

















   Kötü bir haberim var size :(

Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığıma göre, 
uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, 'yahu insanlık öldü mü' diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, 'insanlık öldü mü' ya da 'insanlık ölür mü' biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da , yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok.

Içinde insanlık barındıranların başı sağ olsun....



Aşkınızı Dile Getirin




Bakışlar:

Çiftlerin çoğunun yaptığı gibi, siz de aranızda gizli bir şifreniz vardır mutlaka. Bir partideyken dışarı çıkmak istediğiniz zaman bunu kelimelerle söylemeniz gerekmez, bir bakış yeter veya sevgilinizin herhangi bir hareketini beğenmediğinizde, bunu açık açık söylemeden sadece, bir dokunuşla bunu anlatabilirsiniz. Bu tür hareketler son derece kişisel ve özeldir; yalnız arkadaşlarınızın kıskanç bakışlarından sizi korur. Yapılan bir araştırmaya göre, birbirini tanımayan insanlar bile, belli bir zaman göz kontağı kurduktan sonra, birbirlerine daha Sıcak bakmaya başlarlar, aralarında bazı bağlar kurulur. Bir yemek sırasında veya çok samimi anlarınızda sevgilinizin gözlerinin içine bakmak sevginizi anlatmanın en iyi yollarından biridir.

Şımartma:

Erkeğinizin çamaşırlarını ütülemek veya sevdiği yemeği pişirmek bir aşk göstergesi olabilir, ama sizin istediğiniz türde değil. Bir erkek onun oğlunuz değil, sevgiliniz olarak hissetmesini sağlayabildiğiniz zaman daha mutlu olur. Erkeğinizi şımartmanın yollarını iyi seçin. İkinize bir köpüklü banyo hazırlayarak içine dalabilirsiniz veya yanına uzanarak çok sevdiği bir şekilde kulak memesiyle oynayabilirsiniz. Bunlar duygularınızı anlatabilen seksi hareketler.

Seks:

Herkesin bildiği gibi, romantik bir ilişkinin yolunda ilerlemesi için seks kaçınılmazdır. Seks sırasında bazı şaşırtıcı davranışlar duyguların ifadesinde de kullanılabilir. Bir erkekle yeterli bir süredir beraber olduğunuzda, rutine getirmek yerine, seks yaşamınıza yaratıcı alternatifler getirerek duygularınızı pekala anlatabilirsiniz. Yenilikler beyindeki dopamin denilen ve romantizmle ilişkide olan bir Maddenin salgılanmasına neden olur. Yani, yeni bir seks temposu yaratmak, onu çarpıcı bir iç çamaşırı koleksiyonuyla şaşırtmak aşkınızı anlatmanın yollarından bir kaçıdır. Duygularınızı o kadar iyi anlayacak ki inanın buna, siz de şaşıracaksınız



ALINTI







Acı mühim değil lan, umut yoruyor insanı.

‎Değişmeyen gerçekler yalnızca yorduğuyla kalıyor....

,


kafamdaki bütün soru işaretleri sahiplerine girsin


9 Kasım 2012 Cuma




Lades bitti paşammmm,,
artık ne aklımda nede umurumda olacaksın,,
çünkü kırdığın kemik değildi

---CANDI---








""Beni Yaratan Mutlaka Yolumu Gösterir""... 

(Şuara,78)







"Gerçekten, insan, 'bencil ve haris' olarak 

yaratıldı. Kendisine bir şer (kötülük) 

dokunduğu zaman feryadı basar. Ona bir 

hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya

cimrilik eder)." 

(Mearic Suresi, 19-21)




8 Kasım 2012 Perşembe

İlişkilerin sonunu egoizim getirecek




"Kapitalizmin insanları yalnızlaştır " 
Bencilleştik. Estetik yaptırmak, araba almak, evin en iyisini almak. Gözümüze sokulan şu, en iyi evde oturursan mutlu olursun, en güzel kadınla, en yakışıklı erkekle evlenirsen mutlu olursun. Bence dünyanın ve ilişkilerin sonunu egoizm getirecek. İnsanlar egoistleşmeye başladılar. "
Doğuştan iki farklı duyguyla doğuyoruz. Birinci ve ikincil duygular bunlar. Birincil duygular daha çok sevme, sevilme, saygı, merhamet, vicdan. İkincil duygularda üreme, seks, yeme - içme acıkma. Birinci duyguları insanlardan alırsan eğer, insanlar ikincil duyguların peşine düşerler. Çünkü beyin tamamlamak zorunda kendisini, bir şey bulmak zorunda. Biz yalnızlaşırsak, biz korkutulursak eğer neyin peşine koşacağız? Sevmek sevilmek alınıyor bizden. Evlenme deniliyor topluma. Evlenmenin yürütülemediği anlatılıyor. Büyük beklentiler konuluyor ortaya ve biz ulaşamıyoruz. Lüks evler, lüks otomobiller, ulaşamayınca da ikincil duygular devreye giriyor. Hem suç oranları artıyor hem de bencil duygular."

Aşkım Kapışmak




dokunsan......





Her ayrılık zor 
Bin yıldır söyler dururum 
Öğrenmiyor kalp 
Görüldüğü üzere durumum 

İnsan biraz olsun akıllanmaz mı? 
Büyümez mi er geç? 
Yanardağ gibi için için 
Sönmez mi bu sinsi ateş? 

Vay, yine mi keder? 
Ama artık yeter! 
Yine kapıda kara geceler... 
Vay, çileli başım
Ortasında kışın 
İyice beter... 

Bu zor günler de 
Elbet geçer bir gün 
Herkes farkında 
Herkes nasıl üzgün 

İnsan biraz olsun akıllanmaz mı? 
Büyümez mi er geç? 
Yanardağ gibi için için 
Sönmez mi bu sinsi ateş? 



4 KuRaL



kaç kere paylaştım bilmiyorum ama çok sevdiğim için, okumayan varsa yine tekrar.
(hatta okuyan varsa da tekrar okumakta sakınca yok )

HİNT FELSEFESİNİN 4 ALTIN KURALI

İlk kural :
"Karşına çıkan kisiler her kimse, dogru kisilerdir. Bunun anlami sudur, hayatimizda kimse tesadüfen karsimiza cikmaz. Karsimiza cikan, etrafimizda olan herkesin bir nedeni vardir, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir sey ögretirler."


İkinci kural :
"Yasanmis olan her ne ise, sadece yasanabilecek olandir. Hic bir sey, hem de hic bir sey yasadigimiz seyi degistiremezdi. Yasadigimizin icindeki en önemsiz saydigimiz ayrintiyi bile degistiremeyiz. "Söyle yapsaydim, böyle olacakti" gibi bir cümle yoktur. Hayir, ne yasandiysa, yasanmasi gereken, yasanabilecek olandir, dersimizi alalim ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatimizda karsilastigimiz her olay, mükemmeldir."

Üçüncü kural :
"Icinde baslangic yapilan her an, dogru andir. Her sey dogru anda baslar, ne erken ne gec. Hayatimizda yeni bir seyler olmasina hazirsak, o da baslamaya hazirdir."

Dördüncü kural:
"Bitmis olan bir sey bitmistir. Bu kadar basittir.""Hayatimizda bir sey sona ererse, bu bizim gelisimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest birakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmis oldugun bu tecrübeyle ileriye dogru bakmak daha iyidir."

Kendine iyi bak. Tüm kalbinle sev. Sonuna kadar hayatın tadını çıkar. Hayatındaki her gün bir hediyedir, kıymetini bil..!








Hayat'ın temposu ile koşmak yerine,
daha kısa mesafelerde etkili olacak bir biçim bulun kendinize..
Allah herkesin gönlüne göre versin inşallahhhhhh...



7 Kasım 2012 Çarşamba




Ceza ~ Türk Marşı 



Ya bir öne gel ya bir geri git ya da bana bırak hadi bu nasıl bir beat, 
Bir gün kralsın, bir gün varsın, bir gün yoksun, bazen tok, 
Bu nasıl bir gün, bu yeni bir gün ve de bana neşe verebilecek bir gün, 
Her gün tekrar doğdum, bazen soğudum, kaçtım kendimden, 
Birden fazla yorucu olur, dertler artar sorunu bulun, 
Kimler çözmüş ki bu sorunu, bizler bulsak da bu soruyu, 
Göremiyoruz, çözemiyoruz, bir ileri iki geri yürüyoruz hep, 
Kimler gelmiş geçmiş sırlar var hep hiç çözülemeyen, 
Dünden kalmış ne var acaba, çok tebrikler bulup alana, 
Tam bir yapboz hayat acımaz, yoktur diyen bunu nasıl göremez, 
Tabi göremez, bakamadı hiç, kafasını çevirip o yere gömer hep, 
Birden fazla bundan varsa artık yandı hep, 
İnsanlar insanlıktan çıkmış bazen gördüm gerçekten,
Sen yok zannetsen de gerçek böyle her yerde, 
Haykırsan, inletsen de asla duymaz hiç kimse, 
Hep anlatsan, zannetmem ben duysun kimse bir yerde, 
Peri beni nerelere götürüyor, veremedim ara bile, 
Bana bunu getiriyor, geri geri gidiyorum arada bir sıkılınca, 
Adım atamadım, ara tara hadi beni gelip al. 
Dere tepe koşuyorum ara sıra sıkılıp, elime de bir kalem alıp aşıyorum tepe dere, 
Deli gibi yürüyorum gece gece, kapa çene hadi bunu hece hece edip gelip al, 
Neyi bilemedik acaba ve neyi göremedik, adım atamadık, elimize de ne geçmiş 
Nerelere gelemedik acaba ve nereleri göremedik ve yanına varamadık hiç, 
Biri bana desin hadi bunun sonu nerelere varır , 
Neyin sonu bunu bana soruyorsun, ama derin düşünenin külü kalır geri meri geri kalan iyi 
Değirmeni çevirmeli mi hadi bir de bunu başa alıp okuyalım ya da bunu boşa koyup okutalım bu ne fayda 
Hele bir de olu kesenlere bir yol açın atı bile yarım adım ileride yürüyor, 
Kutu gibi dolu kafa beni deli ediyor ve sonu bile bile, geri adım atamadığımız uçuruma gidiyorsak, 
Aman uzak olun geri durun yasak olan şeyler çok olur.






Yarınlar hep yarın, hep yarım.


Allahım, değiştiremediklerimi kabul etmem için bana güç ver.








Hiç birimi seni anlamıyor, sorun hep onlarda mı? hep senmi haklısın? 

...............????

Başkalarını suçlamayı bırak ve şunu kafana sok, sorun sende.








BambAşKa bir Hiçlik Makamı

Kimliksiz kalmış mevsimimde tüm kemiklerim donuyor
Sen yarınlarımızı parçalıyorsun ! Haberin yok.... Birgün olursa, çok geç olmasın o gün...



5 Kasım 2012 Pazartesi





Yan yana yatmıyoruz... 
                                 ayrı ayrı Yan gelip yatıyoruz :(,







                      oysa ne güzel ...
                                         amaaan, neyseee boş ver!!






~ İkimizde yanlış yerlerde yalnızız.!




‎''Rabbim!
Beni yalnız bırakma!"

Enbiya Süresi /89. Ayeti










Duam'daki gözyaşım kadar edepliydi sana olan aşkım..Ey sevgilim, Ben seni kalbime koyana sevdalıyım...



















4 Kasım 2012 Pazar







İNSAN PSİKOLOJİSİNİ YÖNETME
-




Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında
küçük bir ev alır.
Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler

yollarının üzerindeki her çöp bidonunu
bağırıp, çağırarak tekmelerler. Bu çekilmez gürültü günler sürer
ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir.

Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken,
kapısının önüne çıkar onları durdurur
ve: "Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken
aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 dolar vereceğim" der.

Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler.
Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der:
"Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan boyle size sadece 50 sent verebilirim."

Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye.
Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları:
"Bakın" der, "Henüz maaşımı alamadım, bu yüzden size
günde ancak 25 sent verebilirim, tamam mı?"

"Olanaksız bayım" der içlerinden biri, "Günde 25 sent için
bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz."