Bu Blogda Ara

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Demiri yumuşatan, taşı eriten, ölüyü dirilten sevgidir



Çevremize baktığımız zaman, her şeyin sevgi üzerine yaratıldığını, sevgi düşünüp sevgi konuştuğunu görürüz. Sevgi, varoluşun sebebidir. Her şey sevgiden doğmuş, sevgiyle var olmuş, sevgiyle varlığını sürdürmektedir.

Sevgi, sevenle sevilen arasında meydana getirilen bir ittifaktır.

Sevgi, kalpte bulunan, sevgilinin arzu ve isteklerinin dışında kalan her şeyi yakan bir ateştir.

Sevgi, bütün benliğinle sevilene yönelme olayıdır.

Sevgi, kökü son derece sağlam, dalları göklere yükselmiş, meyveleri gönülde, dilde ve uzuvlarda görülen hoş bir ağaçtır. Dışa akseden bu belirtiler, dumanın ateşe, meyvenin ağaca işareti gibi kalp ve uzuvlarda etkisini göstererek sevgiye işaret eder.

Sevgili Peygamberimiz (sav) ise; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamazsınız.” “Sizden biriniz kendisi için sevip istediğini, kardeşi için de sevip istemedikçe gerçek mümin sayılmaz.” buyurarak, sevgi ve kardeşliği öğütlemektedir.

Yunusumuz; “Gelin tanış olalım, sevelim sevilelim.” diyor, insanlık bu bilince eristiği gün; geceleri gündüzleri kadar aydınlık, gündüzleri de cennet bahçeleri kadar huzurlu olacaktır. Fizik aleminde yerçekimi kanunu ne ise, insanlık aleminde sevgi de öyledir. Sevgi birleştirir, kin ayırır.

Fazilet bahçesinde, insani değerlerle olgunlaşan sevgi güllerini, özenle toplayıp, susamış gönüllere dostluk pınarlarından kana kana sunduğumuz gün, topyekun insanların bayramı olacaktır.

Ahlak duygusunun çiçekler gibi açtığı, hoşgörünün bayraklaştığı, adaletin tuğ’laştığı ve yediden yetmişe bütün insanların dostluk içerisinde kucaklaştığı ortamı hazırladığımız gün, hepimizin bayramı olacaktır. Böylece hem özlediğimiz sevgi dünyası kurulacak, hem de bütün insanlık huzur bulacaktır.

Mevlana’nın ifade ettiği gibi sevgi; acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete ve kahrı rahmete dönüştürür. Demiri yumuşatan, taşı eriten, ölüyü dirilten sevgidir.

Bu evrende her şey, ama her şey sevgi düşünür, sevgi konuşur, sevgi vaat eder. Bu itibarla, kainata bir sevgi yumağı gözüyle bakılabilir. Ayrı ayrı ses ve soluklar, tek ve çift bütün nağmeler öyle bir ritim içinde akıp gider ki, bunu görmemek ve anlamamak mümkün değildir. Bütün bunlar gösteriyor ki kainatta her şey sevmek içindir ve hayat sevgiden ibarettir.

Kuran’ın tarif ettiği Müslüman, ask ve sevgi insanidir. Maide Suresinin 54. ayetinde “Allah onları, onlar da Allah’ı sever.” buyrulmakla, sevginin ve aşkın Müslüman’da bulunması gerektiği, bunlar Müslüman’da bulunduğu takdirde Yüce Allah’ın mutlaka karşılık vereceği belirtilmektedir.

Biz bu özelliği taşıyan insana “mümin-i kamil” diyoruz. Mümin-i kamil, bir merhamet, şefkat ve sevgi sembolüdür. Kuran-i Kerim mümin-i kamili; “İman edip Salih ameller isleyenlere gelince; halkın en hayırlısı da onlardır. Onların Rableri katındaki mükafatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır…” diye tarif etmektedir.

Kısaca özetlemek gerekirse, insanin kendini bilmesi, kendi benliğine kavuşması, aslî benliği olan Rabbine ulaşabilmesi için tek çıkar yol vardır, o da sevmek ve sevilmekten geçmektedir. İnsan, sevgiyle gerçek aska ve nihaî gaye olan Rabbine ulaşır.

Sevmek vazife, sevilmek imtiyazdır.



ALINTI