Bu Blogda Ara

28 Kasım 2012 Çarşamba


Polyana nın amk!














 aynı ben!

Şiddete HAYIR !!!




Şiddet sadece fiziksel mi olur?. Her gün gördüğünüz surat asmalar, aşağılayıcı sözler, hakaretler, bağırmalar, bir şey fırlatmalar, başkalarının yanında küçük düşürülmeler, nezaketten uzak olmalar, karşısındaki insanın sözlerini duymazlıktan gelmeler, şiddet değil midir?..
Bunlar psikolojik şiddet-baskı değil midir?..





LOVE is....Ⓔ ---- ⓘ ‏




LOVE is.... --> Ⓔ ---- ⓘ ‏



























ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ ?

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine ...dönüp "insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?" diye sormuş. Öğrencilerden biri "çünkü sükûnetimizi kaybederiz" deyince ermiş "ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istedi
klerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? " diye tekrar sormuş.


Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: "İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir."
"Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesa
fe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir."
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: " Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.

Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz."












YAPTIĞIM HANGİ DOĞRUNUN BEDELİNİ ÖDÜYORUM , BİLMİYORUM AMA...
BİLDİĞİM TEK BİR ŞEY VAR ...
YOLU DOĞRU OLANIN YÜKÜ DE AĞIR OLUYORMUŞ DEMEK Kİ!!!!











!

26 Kasım 2012 Pazartesi







Ahenk!

“Mutluluk ve huzuru tek kelimede özetleyecek olsam; vereceğim cevap, şüphesiz “Ahenk!” olur!” Hayat, içinde ahenk ve ritim olduğunda yaşanılabilir bir hayat oluyor çünkü… Meşhur bir hatibe, “Bir saatlik bir konuşma için ne kadar hazırlık yaparsınız?” demişler. “Üç saat!” cevabını vermiş. Beş dakikalık bir konuşma için ne kadar hazırlık gerektiğini sorduklarında ise, “Üç gün!” cevabını vermiş. Cümleler kısaldıkça, üzerinde düşünülmesi gereken süre de artıyor.Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıttı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile… Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz. Bu dengeyi ve ahengi kaybettiğimizde ise kara bulutlar etrafımızı sarıyor.
Sevg
i ile nefret, bireysellik ve toplumsallık, gerçek ile hayal, bağımlılık ve hürriyet, korku ile ümit, neşe ve elem, tevazu ile gurur insan ruhunun diğer karşılıklı çizgileri. Eğer insan bu çizgilerden birinde takılıp kalıyorsa o zaman ortaya psikolojik sorunlar çıkıyor. Daima hayâl dünyasında yaşayan, toplum içine hiç çıkmayıp hep yalnız kalmak isteyen, tüm insanlardan nefret eden, bir başkası olmadan iş yapamayan kişiler genelde sarkacın bir ucunda takılıp kalan kişiler aslında… Psikologların ve psikolojik danışmanların yaptıkları da insanın bozulan ahengini kurmasında ona yardımcı olmak.
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile dinleyenlere güzel bir melodi sunabilmek hayat… Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, sunduğumuz melodilerle geride "baki kalacak hoş bir sada" bırakabilmek önemli olan…
Ahenginiz daim olsun!




21 Kasım 2012 Çarşamba


1- Ufak şeyleri dert etmeyin.
2- Erkenden kalkmaya alışın.
3- Hayatı olduğu gibi kabul edin.
4- Tenkit etme isteğinizi bastırın.
5- Bırakın ara sıra canınız sıkılsın.
6- Rastgele iyilikler yapmaya çalışın.
7- Başkalarını suçlamayı artık bırakın.
8- Herşeye hâkim olmaya çalışmayın.
9- Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun.
10-İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin.

11-Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun
12-Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın
13-Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık içn harcayn
14-Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası haline getirin. 
15-Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun.

16-Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat adil değildir...!






hee bide
17-Sevdiklerinize tüm içtenliğinizle sarılın