Bu Blogda Ara

9 Aralık 2012 Pazar

Ne yani..?

Sana illede 'seni seviyorum' mu 


demeliydim..?

'Hava çok soğuk, kalın giyin,


 üşüme' demem yetmez miydi..?













Sana verebileceğim bir şeyim yok aslında..


Çay var içersen,



ben var seversen....




7 Aralık 2012 Cuma

e voilà



Kızdığında, küstüğünde bile seni düşünen bir 

sevenin olması ne güzeldir..!






Zor Sevdiğimden

Niye gidemiyorum biliyor musun
Çünkü emek verdiysen zor
Meydan okuma öyle hemen
Dur neden diye sor

Niye susuyorum anlıyor musun
Çünkü anlattıkça zor
Bükme dudağını hemen otur o zam​an
Hesabını sor

Çok sevdiğimden değil zor sevdiğimden
İyi günde burdasın
Dar günde yoksun neden

Güler ömür ağlar ömür
Farkında olmayız geçer ömür

Çok sevdiğimden değil zor sevdiğimden
İyi günde burdasın
Dar günde yoksun neden



6 Aralık 2012 Perşembe





Dünya hayatında hep kötülük işleyen bir adamı ölünce
cehennem kapısında bir melek karşıladı. Melek adama
şöyle seslendi:
"Hayatta iken tek bir Gün bile birisine
iyilik yaptıysan buraya girmeyeceksin. "


Günahkar adam uzun süre düşündükten sonra,
bir keresinde ormanda gördüğü örümceği hatırladı.
Balta girmemiş ormanda yürürken önüne bir örümcek ağı çıkmıştı. Adam ağı bozmamak ve örümceği ezmemek için o gün yolunu değiştirmişti.
Heyecan içinde o günü meleğe anlattı. Melek adama gülümsedi ve ardından elini şaklattı.
Gökten bir örümcek ağı inmişti.
Adam bu ağa tutunarak cennete girebilecekti.
Adam neşe içinde ağa tırmanırken cehennemden bazıları da
bu ağa tutunarak cennete gitmeye çalıştılar.
Ama adam ağın o kadar çok insanı taşımayacağından
korkarak onları itmeye başladı.
Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerleri ile
birlikte adam da cehenneme düştü.
"Yazık" dedi melek.
"Bencilliğin, hayatında işlediğin tek iyiyi de kötülüğe döndürdü.O insanlara şefkat gösterebilseydin eğer,
ağın herkesi taşıyabileceğini de görecektin."

Unutmayın !!!

Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez....





:(                                                                                                                                                           ):
:)       


Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil. 
Herkesin gidebileceği bir yol vardır. 
Sen yeter ki, kendin kalabilmeyi becer. 
Çünkü kendinden başka kimseye mecbur değilsin. 
Zorlama kendini, bırak yanındaki seni mutlu ettiği sürece seninle gelsin..
Sen istemediğin sürece, hiçbir şey için ödün vermemelisin. 
Çünkü uğruna fedakarlık yaptığın kişi, yarın seni unutabilir.
Ve unutma;
Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir..








Gerçek şu ki; saat 02:02 olduğunda kimse seni düşünmüyor, 
şifreleri 123456 yapan insan hala yaşıyor, 
noel baba yok,
 tam karşıya geçerken kırmızı yanacak,
 istediğini alsanda aklın alamadığında kalacak,
 az kalan yemek daha lezzetlidir,
 pastayı kesen pasta yiyemez,
 gece tırnak kesersen ömrün kısalmaz
 ve sakın kendini başka dünyadan zannedip triplere girmeye kalkma!
 üzgünüm ki pizzanın ambulanstan önce geldiği bir ülkenin 
en sıradan vatandaşlarından birisin sende.. 
Hayat böyle işte. 
O bakımdan diyeceğim o dur ki; 
Başımız toprak, sonumuz toprak... 
Mühim olan, çamurlaşmadan yaşamak..


onun bir ömür seninle olabileceğini hayal edebilmektir; aşk.



Yürek meselesi.... 
ayakkabı köselesi değil .... 












mutlu son diye bir şey olmaz.... 
sonlar hep acı verir insana...


Allah sonumuzu hayır eylesin.


"Nasıl bilirdiniz" sorusu sorulana kadar bir yürek nasip etsin rabbim sol yanınıza      



 

5 Aralık 2012 Çarşamba





Süslü vaatlerim yok benim..
Ne hiç ayrılmayacaz diyebilirim, ne de hep seveceğim seni..
Ama şuan nefes almamı anlamlı kılan sensin, yetmez mi ?














4 Aralık 2012 Salı

ne malum ?




Eskiden insanların iki çift pantolonu vardı. Yırtıldığında anneler yada terziler yama yapardı üstüne. Bir çift günlük bir çift bayramlık ayakkabıları vardı, bir yeri patladığında kunduraya götürüp bir süre daha dayanıklı olması için tamir edilirdi. Çocukların tahtadan yapılmış birer oyuncağı, paramparça olana kadar onunla oynardı veletler. 
Ama herşeyin değeri bilinirdi. Temiz, nezih kullanırdı insanlar giysilerini ve eşyalarını. Daha uzun zaman dayanıklı olması için değer verilir, göz nuru gibi bakılırdı.




Bu zamanda hiç bir şeye gerektiği gibi değer verilmiyor. Eskimeden bıktık diye atıp yenisini alıyoruz. Korkarım aynısı ilişkiler ve evlilikler için de geçerli... 

Halbuki yeni alacağınız elinizdekinden daha iyi ve daha değerli olacağı ne malum ????!!!!






3 Aralık 2012 Pazartesi




Söylediğinin arkasında duramadın bari arkasına gizlenme









bitti bitiyor.. gitti gidiyor



"Hayatım boyunca vazgeçtiklerimi görsen, şansını bu kadar zorlamazdın." 

-La Edri





yayaa daha ne kadar acıya dayanır ki bu yürek... bekleyen derviş beklemekten gebermiş!!

amaaaaan hayat 7in bitirdin beni. bitse de gitsek!







ZAMAN KİMSEYİ BEKLEMEZ :)))

Uzun bir süre güzel hayat başlamak üzere diye düşündüm. Gerçek güzel hayat!
Ama hep bir engel daha vardı önde. Öncelikle yapılması gereken bir şey, bitmemiş bir iş, tamamlanması gereken bir hizmet, ödenecek bir borç...
Hemen sonra güzel hayat başlayacak. Sonunda uyandım ki, hayat zaten bu engellerdi. Bu perspektif, mutluluk için bir yol olmadığını, bilakis mutluluğun kendisinin asıl yol olduğunu görmeme yardımcı oldu.

Öyleyse yaşanan her anın keyfini çıkarmalı, ve bu anlar, paylaşılacak özel biri ile geçirildiğinde daha da çok keyfi hissedilmeli.
Zamanın kimseyi beklemediğini unutmamak lazım.
Öyleyse; okulun bitmesini, okula gitmeyi, on kilo vermeyi, 6 kilo almayı, çocuk sahibi olmayı, çocukların büyüyüp evden ayrılmalarını, işe başlamayı, emekli olmayı, evlenmeyi, boşanmayı,
Cuma akşamını, Cumartesi sabahını, yeni araba-ev almayı, yeni araba ve evin borcunun bitmesini, baharı, yazı, sonbaharı, kışı, ayın birini, onbeşini, şarkinizin radyoda çıkmasını, ölmeyi, yeniden doğmayı beklemeyin daha fazla mutlu olmak için.

Mutluluk bir hedef değil yoldur.
Paraya ihtiyacınız yokmuş gibi calışın,
Hiç incitilmemiş gibi sevin,
Kimse seyretmiyormuş gibi dans edin.....

ALFRED D. SOUZA






TÜRK ERKEĞİ BİR KADINDA NELER ARAR?


Düşüncelerinizde kararlı olun
Kısacık bir zaman dilimine onca şeyi sığdırmaya çalışan günümüz erkekleri, yüzüne donuk bir şekilde saniyelerce bakan, kararsız kadınlara fazla katlanamıyor. İkna edici olmanız beklenmiyor aslında sizden. Sadece, fikriniz sorulduğunda gerçekten ne hissediyorsanız onu söylemeniz ve kendinizi rahatça ifade etmeniz, tek istenen! ‘En kötü karar, kararsızlıktır’ derler ya hep, pek çok günümüz erkeğine göre de en etkileyici kadınlar biraz da ‘en hızlı karar verenler.'

Eğlenceli olun
Günümüz erkekleri karşılarındaki kadınlarda mizah yeteneği arıyor, onlardan güleryüz bekliyor. Erkekler gülmeye bayılır! Bir erkeğin üzerindeki gerginliği atmak için kullandığı ilk yöntem, bolca gülmek, kahkaha atmaktır. Esprilerine gülen bir kadınlara da ‘ayrı bir önem’ verirler. Yaptığı saçma sapan esprilere gülmek zorunda değilsiniz tabii, ama bunu da aklınızdan çıkarmayın. Ayrıca, ‘kendiyle dalga geçebilen’ kadınlar, adeta zor kadın olmadıklarını ispatlarcasına, günümüz erkeklerinin biraz daha hoşuna gitmekte.

Bol bol konuşun, gülün
Utangaç tavırlar, erkeklerin çoğunlukla ilgisini çeker! Fakat, yeni başlayan günümüz ilişkilerinde utangaçlık bir yere kadar artı puan getirebilir. Günümüz erkekleri, özgüven sahibi ve rekabetçi kadınlardan eskisine göre daha fazla hoşlanıyor! Yeni tanıştığınız bu erkekle bazen konuşacak bir şeyler bulamayabilirsiniz, bu çok normal. Böylesi anlarda sanki özgüveniniz azalmış gibi hissetmeyin. Saçma olmadıkça gündemdeki konulardan, popüler mevzulardan bahsedebilirsiniz. Yeter ki sizi konuşmayı sevmeyen, utangaç, kendine güvenmeyen biri olarak algılamasın.

Onu çok aramayın
Hiçbir erkek sizinle sürekli ilgilenmek istemez! Sizi tahmin ettiğinizden de çok seviyor olabilir, ama başka yerlerde olmaya ve başka kişilerle zaman geçirmeye muhtemelen sizden çok daha fazla ihtiyacı vardır. Günümüz erkekleri bağımsızlıklarına çok daha düşkün oluyorlar! Sizden uzak olduğunda kendinizi ne kadar rahat hisseder, onu ‘her dakika’ aramazsanız, size bağlanacağı varsa, zaten bağlanacaktır! Ona muhtaç olduğunuzu hissetmemesi önemli...





yada istediğiniz gibi olun, nasıl olsa, napsanız yaranamıyorsunuz 











iLGİSİZLİGİN
 ARDINDAN
 SOĞUKLUK
 GİRİNCE,
 GERİYE
 MECBURİYET
 KALIR...




Hepimizin başı sağ olsun.....







Eğer bir kadın hâla kalbini kıran adamın peşinden gidiyorsa,
bilin ki
O kadın, dünyanın en salak kadınıdır..!!!
gönlünüzce yepyeni bir hafta olsun canlar......













Özleyeceksin Efem . . ! Hemde paşa paşa özleyeceksin. . !

Kıskanıyordu , Bağırıyordu , Sövüyordu ,
Küsüyordu Ama ; Hep ' Seviyordu ' Diyeceksin . . ! 









EVLİLER 1 DEFA , BEKARLAR 2 DEFA OKUSUNLAR..!!

BAYAN: Alo, hayatım neredesin?
ERKEK: Arabayı servise götürdüm.
BAYAN: Yine mi? Daha geçen gün götürmedin mi? Senin de bir ayağın serviste. Varsa yoksa araban.
ERKEK: Senin de bir ayağın alışv

eriş merkezinde varsa yoksa! evin.

Evet, erkekler arabalarına, kadınlar evlerine itina gösterir.


Öyle erkekler vardır ki arabasının sesini dinler. "Acaba bu ses nereden geliyor? Egzoz mu patladı? Frenler mi boşaldı?
Motorun yağı mı bitti? Lastikler mi eskidi? Bu arabanın bu­rası neden çizilmiş?" der dururlar.

Kadınlar, "Ay bu halının burasına ne dökülmüş? Bu ma­sa neden eskimiş? Bu perdeler niye yıpranmış? yenısını alayımmı.

Eve iyi bir bakım yapmak gerek. Mutfak masraflarını kısarak evin eşya­larını değiştireyim" diye hesap yaparlar...

Peki, ama kaç erkek ve kadın "EVLİLİĞİM NASIL GİDİYOR?" diye düşünür?

Arabasının aksi sesini dinleyen erkek, eşinin çıkardığı ufak tefek seslere kulak verip "Hanımdan bu ses neden çıkı­yor? Bir yanlış mı yapıyorum? Evi mi ihmal ediyorum? Sev­gimi mi belli etmiyorum? İlgim mi azaldı? Ondaki bu mem­nuniyetsizliği gidereyim" diyor mu?
Arabasını bakıma aldı­ğı gibi evliliğini bakıma alıyor mu? Ülfet denilen, sevgiyi yu­tan canavarı Öldürüyor mu?

Eşinin mutluluğu için davranış­larında değişiklik yapıyor mu? Yoksa hep eşinden gelen cı­zırtılara "Şu cızırtıyı kes" demekle mi yetiniyor?
Tek görevinin para kazanmak olduğunu düşünüp sonra da eve gelip TV'nin karşısında çayını, kahvesini yudumlaya­rak eşinin ve çocuklarının bütün sıkıntılarına kulağını mı tı­kıyor?

Eşiyle iki çift laf etmeden koltukta uyuya mı kalıyor? Çalışma odasına çekilip "Beni rahatsız etmeyin" diye hobileriyle mi ilgileniyor?

Peki, ya hanımlar? Evini temiz tutmak için gösterdiği özeni eşinin gönlünü hoş tutmak için gösteriyor mu? Yerde­ki bir kırıntıyı hemen alıp çöpe attığı gibi eşinin kalbine attığı küçük bir sıkıntı tohumunu nisyan toprağına atıp çürütüyor mu?
Yoksa onu günlerce kalbinde saklayıp sık sık eşinin önüne serip "Filan zaman sen benim kalbime böyle bir kin tohumu atmıştın" mı diyor?
Kendini tamamen koyuverip "Boş ver, nasıl olsa alan aldı satan sattı" veya "Beni beğenen beğendi. Artık beğenilmeye gerek yok" mu diyor?
Tek görevini ev temizleyip yemek ya­pıp çocuklarla ilgilenmek olarak mı görüyor? Akşam yorgun olarak eve gelen eşiyle ilgilenmek yerine takip ettiği dizilerin karşısında taş mı kesiliyor?

Sanırım her erkek, arabasına, her kadın da evine göster­diği itinayı eşine gösterse bütün evlilikler ilk günkü gibi mutluluğunu sürdürerek canlılığını korur.

KISACA EVLİLİK ÖZEN İLGİ FEDAKARLIK İSTER
RABBİM HER İKİ DÜNYADA HEPİMİZE  MUTLULUKLAR VERSİN..

vaz-geç-tim avaz avaz vazgeç....sende




- Varsın Olmasın Gelinlik, Damatlık, Düğünümüz... 
Ben Seni Ahiret İçin Sevdim, Yeter ki Çözülmesin KÖRDÜĞÜM'ümüz...


resim yok
video yok
hepsi bu kadar......




2 Aralık 2012 Pazar



"Sen ne kadar kalsan da, geliyorsun benimle. Ben ne kadar gitsem de, kalıyorum seninle." (Shakespeare)








Yakışıklı erkege sadece bakarım,Ruhu yakışıklı Adamı ölesiye severim!






offff kafam çok karışık, aklımı bulamıyorum ... :o


Inşallah







Ağlara Takılan Dua...

- Merhaba delikanlı!. dedi. Bu gün deniz çok harika değil mi?
Küçük çocuk başını çevirmeden;
- Ama rüzgârlı dedi. Topum denize düşünce sürükleyip götürdü.

Adam çocuğun yanına oturup:
- Eğer biraz genç olsaydım yüzüp onu alırdım!. dedi. Ama şimdi adım bile atamıyorum.
Küçük çocuk ona cevap vermedi. Ve kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi görebilmek için hemen yanındaki tümseğe çıktı.
Yaşlı adam sakin bir ses tonuyla:
- Ümidini hiçbir zaman kaybetme!. dedi. Bence dua etsen çok iyi olur.
Çocuk büyük bir sevinçle:
- Dua etsem topum geri gelir mi? diye sordu. Denize düştüğü yeri bilir mi?
- Allah isterse eğer ona öğretir!. dedi ihtiyar. Topun geri gelmese de duaların sevabı sana yeter.
Küçük çocuk yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı duaları ard arda sıraladı. Daha sonra da topun dönmesi için Allah'tan yardım istedi. Ama üzüntüsü azalmamıştı. O topa bir sürü para harcamış bayram parasını bile ona katmıştı. Şimdi artık tek şansı bazen olduğu gibi rüzgârın âniden yön değiştirmesiydi. Ama deniz çok büyüktü topu ise küçücük. Akşam üstü hava biraz daha sertleşti. Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü. Çocuk eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden de ihtiyarla birlikte oyalandı.
Yaşlı adam hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı. Sonunda onu bulup:
- Avınız inşallah iyi geçmiştir!. dedi Eğer varsa birkaç kilo alabilirim.
Sandaldaki adam bir kova içindeki balıkları gösterip:
- Zaten ancak o kadarcık tutmuştum dedi. Denizde "av" diye bir şey kalmadı.
- Dua etmeyi denediniz mi? diye atıldı çocuk. Ümidinizi sakın kaybetmeyin!.
Balıkçı için her şey tesadüftü. Bunun için de "rasgele" derlerdi. Ama şimdi bir şey hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi. Çocuğun yanaklarını okşarken:
- Dua ha!. diye mırıldandı. O zaman tutar mıyım?
- Tutamasanız bile duaların sevabı size yeter dedi çocuk. Bunu yeni öğrendim.
Balıkçı böyle bir sözü ilk defa duyuyordu. Başını ağır ağır sallayarak:
- Ben de yeni öğrendim!. diye gülümsedi. Üstelik de küçük bir öğretmenden.
Çocuk bu sözlerden çok hoşlanmıştı. Artık topun gitmesine üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların üzerindeki eski örtüyü açtı. Bir top vardı orada. Henüz ıslak olduğundan ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu. Balıkçı onu çocuğa uzatıp:
- Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez!. dedi. Bunu biraz önce denizde buldum!. Küçük çocuk rüyada olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüya. Aceleyle sağa sola bakındı. Ama her şey gerçekti. Balıkçı da sandal da ihtiyar da... Topu ise işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp:
- Bir daha benden izinsiz gezmek yok!. dedi. Ya dua etmeseydim ne olurdun o zaman?

ALINTI




Hayat bazen böyledir,
Dayar bıçağı kemiğe...
Sorar sana çocuk gibi :
"Bi daha yapacak mısın?" diye...

Öyle çok sevmişsindir ki "bir daha yapmayacağım bile diyemezsin"!





Bensiz gözüne uyku girmiyormuş. Onu da götüne sokmayı denesene.... :p








Adam dediğin kale gibi duracak.
Korkmadan dönebileceksin arkanı.
Bileceksin ki, o vurursa alnının ortasından vurur..
Sırtından değil..Adam Dediğinde İzzet– i Nefis olacak !
Midesi değil, Yüreği Geniş olacak..

Sevmeyi bilecek. Adam gibi!
Adam Dediğin.
Aşkın belden Aşağıda değil, sol Yanında olduğunun Farkında olacak.. .
Cümle âlem tersini iddia etse de, o öyle diyorsa öyle olduğuna şüphesiz inanacaksın..
Aklın sadece özlediğin için onda olacak.
Nerdedir, kiminledir krizlerine girmeyeceksin..
Bileceksin ki nerede olursa olsun hep seninledir..!!







SEVGİ AĞACI
Hayatta her şey olabilirsiniz. Tek dileğiniz mutlu olmak olsun. İçinizde kocaman bir sevgi ağacı yeşertin. Onu her gün sevgiyle, ilgiyle, hoşgörü ile anlayışla, saygıyla ve sabırla sulayın. İnanın kök salıp tüm hücrelerinize hüküm etmesi kaçınılmazdır.

İçinizdeki enerjiyi olumlu kullanın. Olumsuzlukları bir tarafa atın. Tamamen sıyrılın olumsuz düşüncelerden. İçinizdeki sevgi çiçeklerini soldurmayın... Hayatı olduğu gibi kabullenin, gülümseyin. Kendinize saygı duyun, kendinizi sevin. Şöyle bir düşünün; insansınız yaratılmışların en güzeli, bir kalp taşıyorsunuz. Çok şükür bütün uzuvlarınız sağlam ve ayaktasınız. Kimseye muhtaç değilsiniz. Bu yetmez mi mutlu olmanız için? Hayata olumlu pencereden bakarsanız, her şeyi başarırsınız. Atın karamsarlığınızı üzerinizden. Siz kendinize güvenin, kendinizle barışın. Geniş düşünün, evrende olmayacak hiç bir şey yok.


Küçük şeyleri kafanıza takıp da dert edinmeyin kendinize. Düşünün bakalım; kafanıza taktığınız bu küçük şeylerin, bir yıl sonra sizin için bir anlamı olacak mı? Küçük şeylerle ufkunuzu daraltmayın. Büyütmeyin sorunları içinizde. Sevgi dolu bakın her şeye, sık sık gülümseyin. İnanın hiç de zor değil.

Siz tebessümün ve gülücüklerin en güzelisiniz. Siz mutluluğunuz ta kendisisiniz...


Eğer ben bunları içim yanarken ve hiç bir hayalimin gerçekleşmemesine rağmen yazabiliyorsam, sende içindeki sevgi ağacını sulayabilirsin. Sevmekten asla vaz geçme. İllede bir yerde senin onu sevmesini bekleyen biri vardır.
Henüz hayatına girmemiş olsa bile.

1 Aralık 2012 Cumartesi





Sevdiğini serbest bırak.
Dönerse senindir, dönmezse bi gariptir,
zıplıyorsa delidir, çömeldiyse dokunma. :)



Beni merak et, kıskan, koru, özle, dinle, anla, sev, bana sinirlen ama kıyama, başkalarına bakma, sabaha kadar konuş benimle, uyuma, uyutma..


28 Kasım 2012 Çarşamba


Polyana nın amk!














 aynı ben!

Şiddete HAYIR !!!




Şiddet sadece fiziksel mi olur?. Her gün gördüğünüz surat asmalar, aşağılayıcı sözler, hakaretler, bağırmalar, bir şey fırlatmalar, başkalarının yanında küçük düşürülmeler, nezaketten uzak olmalar, karşısındaki insanın sözlerini duymazlıktan gelmeler, şiddet değil midir?..
Bunlar psikolojik şiddet-baskı değil midir?..





LOVE is....Ⓔ ---- ⓘ ‏




LOVE is.... --> Ⓔ ---- ⓘ ‏



























ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ ?

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine ...dönüp "insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?" diye sormuş. Öğrencilerden biri "çünkü sükûnetimizi kaybederiz" deyince ermiş "ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istedi
klerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? " diye tekrar sormuş.


Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: "İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir."
"Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesa
fe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir."
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: " Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.

Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz."












YAPTIĞIM HANGİ DOĞRUNUN BEDELİNİ ÖDÜYORUM , BİLMİYORUM AMA...
BİLDİĞİM TEK BİR ŞEY VAR ...
YOLU DOĞRU OLANIN YÜKÜ DE AĞIR OLUYORMUŞ DEMEK Kİ!!!!











!

26 Kasım 2012 Pazartesi







Ahenk!

“Mutluluk ve huzuru tek kelimede özetleyecek olsam; vereceğim cevap, şüphesiz “Ahenk!” olur!” Hayat, içinde ahenk ve ritim olduğunda yaşanılabilir bir hayat oluyor çünkü… Meşhur bir hatibe, “Bir saatlik bir konuşma için ne kadar hazırlık yaparsınız?” demişler. “Üç saat!” cevabını vermiş. Beş dakikalık bir konuşma için ne kadar hazırlık gerektiğini sorduklarında ise, “Üç gün!” cevabını vermiş. Cümleler kısaldıkça, üzerinde düşünülmesi gereken süre de artıyor.Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıttı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile… Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz. Bu dengeyi ve ahengi kaybettiğimizde ise kara bulutlar etrafımızı sarıyor.
Sevg
i ile nefret, bireysellik ve toplumsallık, gerçek ile hayal, bağımlılık ve hürriyet, korku ile ümit, neşe ve elem, tevazu ile gurur insan ruhunun diğer karşılıklı çizgileri. Eğer insan bu çizgilerden birinde takılıp kalıyorsa o zaman ortaya psikolojik sorunlar çıkıyor. Daima hayâl dünyasında yaşayan, toplum içine hiç çıkmayıp hep yalnız kalmak isteyen, tüm insanlardan nefret eden, bir başkası olmadan iş yapamayan kişiler genelde sarkacın bir ucunda takılıp kalan kişiler aslında… Psikologların ve psikolojik danışmanların yaptıkları da insanın bozulan ahengini kurmasında ona yardımcı olmak.
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile dinleyenlere güzel bir melodi sunabilmek hayat… Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, sunduğumuz melodilerle geride "baki kalacak hoş bir sada" bırakabilmek önemli olan…
Ahenginiz daim olsun!




21 Kasım 2012 Çarşamba


1- Ufak şeyleri dert etmeyin.
2- Erkenden kalkmaya alışın.
3- Hayatı olduğu gibi kabul edin.
4- Tenkit etme isteğinizi bastırın.
5- Bırakın ara sıra canınız sıkılsın.
6- Rastgele iyilikler yapmaya çalışın.
7- Başkalarını suçlamayı artık bırakın.
8- Herşeye hâkim olmaya çalışmayın.
9- Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun.
10-İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin.

11-Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun
12-Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın
13-Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık içn harcayn
14-Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası haline getirin. 
15-Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun.

16-Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat adil değildir...!






hee bide
17-Sevdiklerinize tüm içtenliğinizle sarılın







Hani Bazen öyle belki''ler yaratıyorsun ki kendine; kesinleşse dahi belki diyorsun. Çünkü; ''ihtimalini'' gerçeğinden çok seviyorsun!




   
ღ♥♬     ღ♥♬       ღ♥♬      ღ♥♬      ღ♥♬      ღ♥♬                                 











İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın
Seni tüm zaaflarınla hatalarınla kabul eden
Tüm korkularınla bilen
Hesapsızca ve sorgusuz
Şartsız ve koşulsuz
...Bencilce olmayan

"Benim" den önce senin olan
Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta
Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta
Sonuçta değil süreçte iyi gelen
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Düşüncesi bile gülümseten
Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden
Keder değil yaşama sevinci veren
Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran
İyileştiren iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.
Beklentileriyle yormayan fazla soru sormayan
Yanında sen gibi sen olduğun
Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun
Hiçbir hesap yapmadığın yapamadığın
İyi gelen iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Seni kalıplar içine sıkıştırmayan
Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran
En beceriksiz taraflarını
Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp Seni sevmeye daha da sarılan
İyileştiren iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.

Sevgiyle ve Aşkla..









20 Kasım 2012 Salı



varlığım parmağana yüzük olmadıysa yokluğum gtüne pandik olsun hadi öptüm bye ;-)




17 Kasım 2012 Cumartesi

15 Kasım 2012 Perşembe



sabah kahvesiz olur mu....? ya nefes?









‎" Kaderde Sevmek Var Ama
Kavuşmak Yok İse Şayet
Olsun !
Vuslata Aşık Gönül
Susmayada Razı ..."

Hz. Mevlana







offff amaaaan boşverdim herşeyi, nasıl olsa bir gün benim bedenim de toprak olacak....

herşey Bir Vesile Değilmidir ki

Mevlâ'dan Gelen ve Mevlâ'ya Götüren. . . ?



yemin ediyorum 
daha fazla sevdim, 
daha fazla saygı duydum, 
daha çok şefkat gösterdim, 
daha sabırlı olmayı öğrendim.... 
ne mi değişti???


--HIÇ BIR BOK!!!!! 




diye diye sevmeye devam... 
ta ki kalbimin sesi, 
nabzımın atışı
ve nefesim ............kesilene kadar... !







ölünce bitermi ki sevmek??


14 Kasım 2012 Çarşamba



Al Feysbokunu al tiviterini götüne sok demek istediğim insanlar var! 










keşke eski zamanda yaşasaydık. cep telefonların, internetlerin, gece cluplerin olmadığı bir zamanda. A$K ın tek anlamı üç harften oluşan bir kelime olmadığı zamanlarda......
yaşasaydık.

hiç bir şeyin değeri kalmadı laa... 
durdurun dünyayı inecek var!

13 Kasım 2012 Salı


Sevgili anonim okuyucular
ım,

Herkesin dileğidir, bolluk ve bereket içinde, rahat yaşayabilmek. Bunun da bir enerji olduğunu ve bu enerjiyi de kendimize çekmenin yolları olduğunu biliyor muyuz ? Hayatınızda her şey ters mi gidiyor. Bir kısır döngü içer
isinde misiniz ? Ya da şimdikinden daha iyi, daha başarılı, daha mutlu mu olmak istiyorsunuz?. Evrendeki herkese yetecek kadar bolluk bereket var. Yeter ki biz çekmesini bilelim. İçimizde ona yer açalım. Okyanustan herkes kendi kabının büyüklü oranında su çekebilir. Daha iyi yaşamayı arzu ediyorsanız istediğiniz hedefe ulaşmak için evreni ayağa kaldırmaktan çekinmeyiniz. Sonuçta biz buraya yaşamaya ve her şeyi deneyimlemeye geldik. Muradınız size zaten verilmiş olmasa onu istemek aklınıza bile gelmezdi. Rabbim gerçekleştirmeyeceği birşeyin hayalini kurdurtmaz....
pozitif olun pozitif size geri dönsün. 
Ne ekersen onu biçersin, 
aklıma gelen başıma geldi, 
100 kere söylersen olurmuş 
ve sayamıyacagım kadar onca sözleri aklınıza getirin, hepsi ayni sırrı anlatmaya çalışıyor.

sevgiyle kalın