Bu Blogda Ara

25 Ekim 2012 Perşembe


çocuğunuza dinimizi, kültürümüzü, örf ve adetlerimizi öğretmeyi esirgemeyin.... asla asla. 







Adam, bir oğlu dünyaya geldiğinde âdeta bayram yapmış ve onun için iki kurban kestirip sadakalar dağıtmıştı. Hiç görmemiş gibi yavrusunun yanından ayrılmıyor, birşeyler olur endişesiyle nârin vücuduna dokunmaktan çekiniyordu.

Çocuk büyüdük
çe adamın sevgisi de büyüdü ve onu iyi bir şekilde yetiştirmek, en büyük gâyesi oldu.

- Görsünler, diyordu. Görsünler bakalım çocuk nasıl yetiştirilir.

Adamın ilk yaptığı şey, çocuk terbiyesi ile ilgili kitapları okumak oldu. Bu kitaplardan bazısına göre yavrusunu “çağdaş” dedikleri sistemlere göre terbiye etmeli ve hareketlerinde son derece serbest bırakmalıydı. Zaten çok meşgul bir insan olduğu için ister istemez böyle yapacaktı. Demek ki çağdaş sistemler, iş adamlarını da düşünecek kadar mükemmeldi.

Adam, terbiye sistemini belirledikten sonra, yavrusunun harçlıklarını istediği yere sarf etmesine, istediği filmleri
seyretmesine ve istediği kişilerle arkadaşlık etmesine ses çıkartmadı. Aksi takdirde çocuk, şahsiyetini bulamaz ve geleceğin büyükleri arasına giremezdi.

Adam, rüyasında oğlunun büyüyüp milletvekili olduğunu görünce iyice gayrete geldi ve onun üzerine daha fazla düşmek gerektiğine hükmetti. Kendisi dindar bir insan olmasına rağmen zayıflayacağı korkusuyla çocuğunun oruç tutmasını istemez, sabah namazlarına kalktığında, uykusuz kalmaması için onu uyandırmazdı. Oğlunun camiye beraberce gitme tekliflerini de, onun iyiliğini düşünüp her seferinde reddetmişti. Adamın bu huyu, Kur'an öğrenmesi için çocuğunu yaz tatillerindeki kurslara göndermesine de mâni oldu. Öyle ya, oğlu en zor kolejlerde bütün yıl ömür tüketiyordu. Bir de yazın çalışması, Allah’tan reva mıydı?

Adam, oğlu için gösterdiği bu fedakârlıkların er geç meyva vereceğine inanıyor ve:

- Bir gün beni mutlaka tebrik edecekler, bundan eminim, diyordu.

Yıllar bu tür uğraşmalarla akıp geçti. Adam yaşlanmış, çocuk ise fakülteyi bitirdikten sonra nedense ailesinden kopup izini kaybettirmişti.Ancak babası, büyük çabalar neticesinde onu bularak ziyaretine gitti ve yılların hasretini yarım saat içine sığdırmaya çalıştı. Bu süre dolduğunda yanlarına gelen bir gardiyan, ziyaret saatinin bittiğini hatırlattıktan sonra:

- Sizi tebrik ederim bey amca, dedi. Bu hapishanedeki mahkûmlar arasında, emin olun oğlunuzdan daha terbiyelisine rastlamadım.